Sevgi Derneği

Şehid Bayram Hocamızın Sohbetlerinden: Meâlle Müslümanlık Olmaz!

İlimlerde Fizik var, Kimya var. Fiziğin sahası kütledir. Kimyanın sahası ise kütleyi oluşturan kimyasal maddelerdir değil mi? Niye ikisine de Fizik demedin peki? Niye ikisine de Kimya demedin? Kimya daha analitiktir, daha tahlilîdir. Daha inceden gider ve keser.

Şimdi Şeriatın bilinmesi, anlaşılması ve anlatılması elbette Şeriatla uğraşan insanın kabiliyetine göre fark atar. Bak şimdi burada ehlullâhın sahip olmuş olduğu tasavvuf ve tarikatla birlikte ilim sahibi olan âlimin Kur’ân’ı anlamasıyla, tarikatlı değil, normal bir Müslüman böyle olup da sadece kitap bilgisiyle ispat-ı vücud eyleyen, kendisini ortaya koyan âlimin farkını söyleyecek Sultan. Birisi surette kalmıştır, yani kaportada kalmıştır, diğeri ise çok ötelere gitmiştir ekseni etrafında konuşacak. Yalnız çok çok fahiş bir hata yapıyoruz bazen, tasavvuf ve tarikatın sistemlerini, tasavvuf ve tarikatın bilgi anlayışını, ilim anlayışını, Allah’ın bu yolunda itlaf-ı nefis etmiş olan, yani kendini tüketmiş, nefeslerini tüketmiş olan kullarına, dostlarına bu fedakarlıklarından dolayı öyle harika şeyler öyle harika makamlar vermiştir ki İmam Rabbânî (Kuddise Sirruhû)nun tabiriyle mevcut akılla bunları anlamak mümkün olmuyor, akl-ı meâş (peşin yani dünyaya çalışan akıl) dediğimiz bu bizim kafamızdaki akıl, ancak yemekten içmekten anlayan akılla olmaz, bunları anlamak için akl-ı meâd da (âhirete çalışan akıl) lazım diyor. Tasavvuf ve tarikatın özünü, mantığını, temel hikmetini anlamadan hiçbir samimi Müslüman ayağa kalkıp da “ya nasıl oluyor ya olmaz böyle şey ya” gibi lafları deme cüretini göstermesin. Bu müşriklerin âdetidir! Ama gel de anlat! Ne yapalım ya! Anlamayanın anlayışsızlığından biz mi mesulüz peki?

Günümüzün mantığı Batıya endeksli olduğu için Jakob, Salomon, George, Michel bir olaya nasıl bakıyorsa bizim içimizdeki bazı gafiller de aynen öyle bakar oldu. Öyle değil işte! İncil’in lafzî tercümesi olur. Şimdiki Hristiyanların elindeki yamuk yumuk İncil, okursunuz ne anladıysanız odur.

Şimdi Kur’ân’ın anlaşılmasını da o eksene getiriyorlar. Bir meal hastalığı aldı gidiyor milleti. Mealle Müslümanlık olmaz. Mealle fetva verilmez.  Hatta İbn Âbidîn (Rahimehullâh)ın belirttiğine göre tefsirden bile fetvâ verilmez. Çünkü âyetin nâsihi var, mensûhu var, mücmeli var, müşkili var. Sen ne anlarsın, işte anladığın kadar, zahirî kısır bir mana o kadar. Bu Kur’ân! Sen Cenâb-ı Hakk’ın yerine oturdun sanki, Mevlâ (Celle Celâlühû) gelse senin yaptığın tercümeyi yapardı, kulum ben de tercüme yapsaydım buraya aynen senin verdiğin manayı verirdim diyecek biliyor musun? Onun için böyle şeylere girerken, titreye titreye, belki kan ter içerisinde kalarak ve zerre kadar kibre ve gurura kapılmadan girmek gerekiyor.

17 Haziran 2016
3.454 görüntülenme

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Ziyaretçilerimiz tarafından yapılan yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZIN

Bu konu hakkındaki görüşünüzü belirtmek ister misiniz?