Sevgi Derneği

Aklı Selîm Sahiplerinin Yolu: İstişâre

İstişâre Cenâb-ı Hakk’ın Emridir

Yerin, göklerin ve ikisi arasındakileri halkeden Cenâb-ı Hakk yarattığı her şeye bir ölçü ve âhenk vermiştir. Tüm bu mahlûkâtı içerisinde ise insana ayrı bir ehemmiyet vererek ona din ile teklifte bulunup yaratılanların en şereflisi yapmıştır. Dünyâ hayatında emir ve yasaklarının uygulanması için insanlara Peygamberler göndermiş, onlarda insanlara tebliğ de bulunarak dosdoğru yolda yürümelerini emretmiştir. Bu emirlerden birisi de işler hususunda istişâre etmektir.

İstişâre Nedir?

İstişâre yapılacak işler hususunda, ehil olan kişilere danışmak, onlardan görüş almaktır. Cenâb-ı Hakk istişâre etmeyi Kur’ân-ı Kerîm’de zikretmiş ve Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e istişâreyi emretmiştir. Her ne kadar istişâre Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e emredilse de bu emir nezdinde bütün Müslümanlara bir emir ve tavsiyedir. Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmaktadır: (Habîbim! Ümmetine karşı sana) Allâh’tan (bahşedilen) büyük bir (acıma ve) rahmet (sıfatı) nedeniyle (Uhud harbinde emrine karşı gelen) o kişilere (bile) yumuşak davrandın. (Faraza) eğer sen katı kalpli ve kötü huylu biri olsaydın, elbette (herkes senden kaçıp) etrâfından dağılırlardı (bu durumda ise, vazîfen olan hidâyet ve irşâd işi noksan kalırdı). Artık (sana karşı yaptıkları yanlışları) onlardan affet, (Bana karşı yaptıklarından dolayı) kendileri için de mağfiret talep et. Bir de o (harple alâkalı konuda olduğu gibi, hakkında vahiy bulunmayan ve uygun gördüğün her) işte (gönüllerini hoş etmek için) onlarla istişârede bulun. Ama (şûrâ netîcesinde aklına bir şey yatar da onu yapmaya) azmedersen, o zaman (hakkında en faydalı olana muvaffak olabilmen için) Allâh’a tevekkül et. Şüphesiz ki Allâh (bütün işlerini Kendisine ısmarlayarak) tevekkül edenleri sever (ve onlara en doğruyu buldurur).

 

Asr-ı Saadetten İstişâreye Misaller

Bu âyet-i kerimede Uhud savaşında sahabenin yaptığı hatayı affetmesine işâret edilmek suretiyle Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in güzel ahlak ve hoşgörüsü vurgulanmakta, nihâyetinde onları affetmesi ve meseleleri ashabıyla istişare etmesi emredilmektedir. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de sahabenin görüşünü almaktan hiçbir zaman imtinâ etmemiş ve böylece onların gönüllerini de hoş tutmuştur. Hatta Hendek muhaberesinde Selmân-ı Fârisî’nin (Radıyallâhu Anh) görüşünde karar kılınarak savaş kazanılmıştır.

İstişâre Hakkındaki Âyet-i Kerîmeler

İstişâre ile alakalı diğer bir âyet-i kerime de Şûrâ suresinin 38. Âyet-i kerimesidir. Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmuştur: “Ve onlar ki, Rablerin(in da’vetin)e icâbet ederler ve namazı hakkıyla edâ ederler. Onların işleri ise, aralarında şûrâdır (istişâre iledir). Ve (onlar) kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler.

Kur’ân-ı Hakîm’in sûrelerinden birisinin Şûrâ olması da istişâre etmenin ne derece ehemmiyetli olduğunun bir alâmetidir. Bu âyet-i kerime de istişare, müminlerin övülen bir özelliği olarak zikredilmiş ve pek çok meselede de sahabe-i kiram tarafından bizzat uygulanmıştır.

Yine bu minvalde zikredilebilecek âyet-i kerimelerden biri de şöyledir: “Eğer bilmiyorsanız ehl-i zikre (âlimlere) sorun.”

Kişinin bilmediği meseleleri sorması ve istişâre etmesi gerektiği gibi bildiği meselelerde de istişâre etmesi kesinlikle faydasınadır. Ayrı istişâreyi hangi hususta yapacaksak o hususta bilgi sahibi ve takvâ sahibi olan kimselerle yapmamız gerekmektedir.

Kur’ân-ı Hakîm’de istişâreye dair misaller de vardır. Mesela Hazret-i Mûsâ (Aleyhisselâm)ın peygamber olarak vazifelendirildiğinde kardeşi Hazret-i (Aleyhisselâm)ın kendisine yardımcı yapılması ve işine ortak edilmesi yönündeki duası istişâreye işaret eden bir âyet-i kerimedir. Hazret-i Süleyman (Aleyhisselâm)ın kendisine tabi olması ve putlara tapmamalara konusunda yazdığı mektubu alan Sebe Melikesi Belkıs’ın, bu önemli meseleyi kavminin ileri gelenleri ile istişâre etmesi ve görüşlerine başvurduktan sonra aldığı kararla hareket etmesi de Kur’ân-ı Kerim’de istişâreye yönelik misallerdendir. Kıssa şu şekildedir: “Efendiler! İçinde bulunduğum durum hakkında bana görüşünüzü açıklayın. Sizin görüşünüzü almadan asla bir işe kesin karar vermem.  Şu cevabı verdiler: “Biz güçlüyüz, zorlu savaşçılarız, yine de yetki senindir; artık ne buyuracağını sen düşün.”  Kraliçe şöyle dedi: “Hükümdarlar bir ülkeye girdiler mi oranın altını üstüne getirirler ve halkının ulularını zelîl duruma düşürürler. Bunlar da öyle yapacaklardır.  Ben bunlara bir hediye göndereceğim, sonra bakacağım elçiler ne ile dönecekler?”

 

İstişârenin Faydaları

İnsan istişâre sâyesinde doğru ve kesin kararlar alabilir ve Allah’a tevekkül ederek uygulamaya başlarsa pişman olmaz. Netice olarak vicdanî açıdan Cenâb-ı Hakk’ın emrine uygun hareket etmiş olmanın huzurunu kalbinde hisseder. Tüm bunlarla beraber şu da bilinmelidir ki Allah’ın vahiy indirdiği meselelerde istişâreye ve şahsî görüşlere yer vermemek ve bizzat îmân etmeli ve bu ilahi emre boyun eğmek gerekmektedir. Gizli-açık her işimizde, bilen kimselerle istişâre etmemiz her açıdan faydamızadır. Çünkü açıkça belli olan konularda bile başkalarına danışmaya yani istişâreye başvurulurken, gizli ve kapalı konularda kesinlikle istişâreye başvurulması gerekir. Cenâb-ı Hakk cümlemizi Müslüman kardeşleriyle istişâre eden, buna ehemmiyet veren kullarından eylesin.

Dipnotlar


Âl-i İmrân, 159.
Şûrâ, 38.
Enbiyâ, 7.
Tâhâ, 29-32.
Neml, 29-35.

17 Haziran 2016
11.463 görüntülenme

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Ziyaretçilerimiz tarafından yapılan yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZIN

Bu konu hakkındaki görüşünüzü belirtmek ister misiniz?