Sevgi Derneği

Mesnevî’den: Derviş Oduncu

Kıssa:

Yoksul bir derviş anlatıyor…

Rüyamda birtakım erenler gördüm. Bunlar, Hızır (Aleyhisselâm)ın dostu olduklarını söylediler. Kendilerine şunu sordum:

-Helal olan ve beni hesap verecek duruma düşürmeyen rızkı nereden bulabilirim?

Beni elimden tutup, dağlara ve ağaçlık yerlere götürdüler. Meyve ağaçlarını silkeleyerek; istediğin kadar yiyebilirsin. Bunlar, maddi ve manevi olarak tertemiz ve helal yiyeceklerdir, dediler.

O meyvelerden yiyince öyle güzellik ve feyiz tecelli etti ki, konuştuğum sözlere herkes hayran kalıyordu. Bu arada Rabbime şöyle yalvardım:

-Rabbim! Bana öyle bir ihsanda bulun ki, halktan kimse bunu bilemesin.

Gönlüm ve iç dünyam olabildiğince rahatladı. Her yanımı feyiz sarmıştı. Her halde cennette, bu rahatlıktan başka bir nimet olmasaydı, bu kadarına bile razı olurdum.

Bir gün şehre iniyordum. O helal ve temiz meyvelerden yanıma birkaç tane aldım. Şehre doğru giderken yolda, derviş giyimli bir oduncuya rastladım. Odunu sırtına yüklenmiş yorgun argın eve dönüyordu.

Onu biraz olsun memnun edebilme niyetiyle, ona birkaç meyve vermek istedim. O da bana doğru geliyordu.

Sanki ne düşündüğümü anlamıştı. Sırtındaki odun yükünü indirdi. Çok heybetli birisiydi. Bana da azametli gözüktü. Duyabildiğim bir ses tonuyla, şöyle bir duada bulundu:

-Ya Rabbi! Duaları kabul olan sadık kulların hürmetine, bu odun yığınını altına çevir.

Bir anda bütün odunlar altın oldu. Kendimden geçtim. Bir hayli de baygın kalmışım.

Uyanmıştım ki, bu seferde şu cümleler dudaklarından dökülüyordu:

-Ya Rabbi! Hatırlı kulların yüzü suyu hürmetine, bu odunları eski haline getir.

O anda odunlar eski haline geldi. Derviş de odunları yüklenip, halk arasında gözden kayboldu. Peşinden gitmeye cesaret edemedim.

Alınacak Hisse:

Bu hikâyede, dağlara çıkan derviş, son derece saf ve iyi niyetli bir zattır. Hızır Aleyhisselâm’ın dostları tarafından manevi bir destek almıştır. Dağlardaki helal ve temiz meyvelerden, hesabını vermeyeceği bir şekilde yararlanmaktadır.

Şehre inerken karşılaştığı oduncuya acır, o ağır yükün altında ezilmesine gönlü razı gelmez, onunda bu helal meyvelerden rızıklanmasını arzu eder.

Fakat oduncu, onun gördüğü gibi bî-çare ve pejmürde birisi değildir. Manevi açıdan kendisinden kat kat üstündür.

Odunları altına dönüştürmesi onun bir kerametidir. Oduncu, bu kadar marifetli olmasına rağmen, el emeği ile geçinmeyi tercih etmektedir.

Demek ki mü’min, yapacağı her şeyi insani hudutlar içerisinde düşünmeli ve yapmalıdır. Keramet ve harikulade haller zuhur etse bile, bunlara iltifat etmemesi gerekir.

Şayet mucize, keramet, harikulade hallere güvenilerek mücadele etmek gerekseydi Rasûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) efendimiz bu kadar eziyet çekmez, bu yollara başvururdu. Ancak onun, mucizeler dışındaki bütün işleri, insanların yapmaya güç yetirebileceği özelliktedir.

Burada bir şey daha öğreniyoruz ki: insanları, kılık kıyafet ve dış görünüşlerine göre değerlendirmemek gerekir. Şair diyor ki:

“Harabat ehline hor bakma şakirt

Defineye mâlik viraneler var.”

Ey Hak yolunun talibi, üstü başı dağınık, yoksul veya hal ve davranışları hoşuna gitmeyen insanlara alaycı bir tavırla bakma.

Nice viran, yıkık enkaz halinde binalar vardır ki, içlerinde bir hazine gizlidir.[1]

Dipnotlar


[1] M. Şevket Ustaosmanoğlu, Mesnevî’den Kıssalar ve Hisseler, s.118.

17 Haziran 2016
3.919 görüntülenme

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Ziyaretçilerimiz tarafından yapılan yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZIN

Bu konu hakkındaki görüşünüzü belirtmek ister misiniz?